Wednesday, October 12, 2011

Turkey times..

Son postumdan beri çok uzun bir zaman geçti ama tekrar yazmak güzel bir his. Aslında düşüncelerimi dikte ettirebilsem kesin hergün en az 5 post çıkartırım. İngilizce yazacaktım, arkadaşlarım girip Türkiye'de neler yaptığımı okusun diye ama ben ne de olsa onlarla temasa geçiyorum o yüzden kararımı değiştirdim. Klasik bir Mutu laf ishali yazısına hoşgeldiniz diyor ve sizi düşüncelerimle başbaşa bırakıyorum:

-Türkiye'de aile ve toplum odaklı bir toplum olduğu sürece bizden birşey olmaz. Niye başkalarının düşünceleri bizim için hayati önem taşıyor hiçbir zaman anlamayacağım. Neden her kararımızı aile fertlerine danışmak zorundayız. Türkiye'de birey yetişmiyor, nokta. Herkesde bir toplum mantalitesi ve grup fikirleri var. Rüzgar nereye eserse fikirler oraya. Çok, çok üzücü. Genele karşı çıkmak ve kendin için yaşamak ve düşünmek yadırganıyor. Desteklenmesi gerekirken "daha olgunlaşmamışsın" veya "polemik yapma" gibi garipseniyor fikir üretmek. Ülkeyi terk etmek isteğimin aslında ana sebebi bu.

-Askerlik şubesine tam 5 sefer gittim tecil ettirmeye, ve sadece bir kere işim görüldü. Eğer laikliği koruyan kurum diye desteklediğimiz ordu böyle yönetiliyorsa ben bir sonraki oyumu AKP'ye veriyorum. Nüfus dairesinde işim 5 dakika, ÖSYM'de 3 dakika sürdü. Ama iki günde bir askerlik şubesine gidiyorum. Amerika'da okudum diye bana bu kadar eziyet çektiremezsiniz. Ortaokul mezunu işini hallediyor ben edemiyorum. Rezalet! Sonra kimse insanlar neden PKK'ya katılıyor demesin. Mutlaka bana olanın 100000 katını Kürtlere yapıyorlardır Doğu'da. Zaten zorunlu askerlik de bir 3. Dünya ülkesi zihniyetinin ürünü. Ben mi koruyorum ülkeyi teröre karşı? Zaten öyleyse biz bitmişiz. Başkaları okuma yazma öğrensin diye ben askere gitmek mi zorundayım allah aşkına. Fransa'da üniversite mezunları mesela nüfus dairesinde 1 hafta çalışıp askerlik yapıyorlar. Israil'i anlarım çünkü nüfusları 5 milyon falan ama bizim 70 milyon nüfusumuz, çok gereksiz.

-Eşofmanların hatları gösterdiği gerekçesiyle erkeklerin yanında giymemek lazımmış (!) Bu tarz inanca SAYGI DUYMUYORUM. Bu kadar basit.

-Bu aralar çok müzik dinliyorum. Çoğunlukla bluegrass ve jam. Hemen kendi playlistimi de yazıyim buraya:
Infamous Stringdusters - Bound for Tennessee
Steeldrivers - Sticks that made thunder
Yonder - Left me in a hole
Bridge - Sanctuary
Lotus - Marisol

-Bluegrass çalınca Country'mi dinliyorsun diyip gülen herkesin aklından şüphe ediyorum. Klasik Türk mantığı. Anlamadığım şeylen dalga geçerim. Aferin sana!

-Almanya bence İspanya'dan daha iyi bir takım. Her zaman favorimdir. Bizim takımda beyinsiz futbolcular olduğu sürece herşey çok zor. İki pasla gol yiyoruz; halı sahada yenmez. Hiçbir uzun topta stoperlerimiz yer alamıyor. Pozisyon alma özürlüyüz. Takım olarak hareket edemiyoruz. Hiddink duygusal oynayıp bocalıyacaksak, duygusal oynamayalım demiş helal olsun. Biz bu adamı hak etmiyoruz. Türkiye'de başkasını söylediklerini anlama çabası gösterilmiyor. Niye bu kadar küstah ve gururluyuz? Niye??

-Fazla alkol almak ve eroin'in anı sepete konduğu bir ülkede yaşamak istemiyorum!

-Breaking Bad inanılmaz bir dizi. Tek kelimeyle kıyaslanamaz!

-Yazarken sıkıldım o yüzden şimdilik duruyorum.

Tuesday, September 20, 2011

Playlist

Manchester Orchestra- Everything to Nothing
The Hush Sound- Sweet Tangerine
Yuck- Get Away
RHCP- Meet Me At The Corner
Tame Impala- It Is Not Meant to Be
Bu seyircisiz oynama cezasinin kalkmasi ve yerine maclara sadece kadinlarin ve cocuklarin alinmasi karari ulkemden nefret etmem icin bir cok sebebe bir yenisini daha ekledi. Bu kadar seksist ve utanc verici bir kararin alkislarla ve dunyada bir ilk ve medeni bir uygulamaymis gibi yansitilmasi kararin kendisinden bile daha igrenc. Bu mudur yani? Avrupa Birligi'ne girmeye calisan, modern Turkiye maclardaki siddet konusuna erkekleri maca almayarak mi cozum bulmaya calisiyor. Hayatimda daha zavalli bir hukuk uygulamasi ne gordum ne duydum. Ne yani, maclarda kadinlar kufur etmiyor, sahaya yabanci madde atmiyor mu? Al iste daha bugun, Ibne Trabzon olamazsin sampiyon diye bagirilmadi mi? Ve basinin bunu muthis ileriici bir uygulamaymis gibi yansitilmasi cok uzucu. Ben kadin olsam, birakin bu maca gitmeyi, bir daha hic bir stadyuma adimimi atmam. Kadinlar ikinci sinif vatandas midir kardesim, televizyonda mac izleyen erkeklerin goz zevki bozulmasin diye tribun doldurma araci midir bu kadinlar? Hepsi de gule oynaya maca gidiyor. Ne desek bos.

Onun disinda, Fenerbahce, devre arasina bu kadar bu tempoyla bir sekilde gider, Aziz Yildirim cikti cikiyor haberleriyle devre arasinda iki-uc transfer yapilir, baharda da Aziz cikar, biz cok rahat sampiyon oluruz. Her sey unutulur, onumuzdeki sene de Sampiyonlar Ligi'ne gideriz. Besiktas ilk yarinin sonunda, Galatasaray da ikinci yarinin ortasinda havlu atar. Play-off'a Fener, Trabzon, Bursa, Galatasaray gider. Besiktas UEFA'da gruptan cikar, ikinci turda elenir, hoca gider kadroda bir cok degisiklik olur. Galatasaray ise bu sene Terim ile bir sekilde idare eder, seneye en buyuk favori olur. Trabzon CL'de gruptan cikamaz, bundan sonraki maclarda alacagi puan maksimum 3 olur. Gonullerin sampiyonu edalariyla grup sonuncusu olup donerler.

Karabukspor, devre arasinda 4-5 adam yollar 1-2 adam alir, ligi 9-12 siralar arasinda bitirir. Ligden Sivas, Ankaragucu, Gencler duser.

Playoff sistemi, 3 bilemedin 5 sene icinde ya komple kalkar ya degisir.

Monday, August 8, 2011

fergie

Fenerbahce, Turk futbolu falan hakkinda yazmiyorum ilk defa, su saatten sonra butun kupalar bizim olsa ne olur Galatasaray'in olsa ne olur.

Staj bu hafta sonunda bitiyor, bittigi gibi de Guney Amerika'ya kaciyorum. Sao Paulo-Rio ve Buenos Aires'e akiyorum. Zaman kalirsa da Lugano'nun memleketine de ugramayi dusunuyoruz. Buenos'tan feribotla gidiliyor Kartal-Yalova tribi ayni. Okul acilana kadar oralardayiz, ilk defa gidiyorum heyecan cok. Kizin ailesinin evinde 3 hafta kalmanin heyecani da olabilir ondan emin degilim iste.

2011'in en iyi albumu su ana kadar Manchester Orchestra'nin Simple Math'i. En azindan ay sonunda RHCP cikana kadar.

Gecenlerde Sia konserine gittik, sahnede bir lezbiyen sevgilisine evlenme teklif etti surpriz sonra sahnede deli gibi yiyismeye basladilar. Ilk once seksi geldi, sonra karilara bakinca Isil Alben-Fernando Torres'ten farklari olmadigini gordum, hay amk dedim. Ama Sia iyiydi.

Barcelona'nin ben amina koyayim. Herifler DC'ye mac yapmaya geldi, 75.000 Meksikali ve ben maca gittik, kodugumun katalanlari coluk cocuk oynatti. Ulan en ucuz bileti 100 dolardan satmayi biliyorsun, sonra sahada Barcelona C izliyoruz ak. Oynat bi Xavi, Puyol, pique 20'ser dakika da millet gorsun. Ferguson'a 10 puan. Nani topcu olmus bu arada haberiniz olsun. Gerisi fos.

Galos dunyanin en gereksiz icadi olabilir, bu kadar cirkin gariban bir sey olamaz. Ama paper shredder diye bir alet de var stajda cok yuz goz olduk istemeden onun kadar da vasifsiz, kapladigi yere gore bir sike yaramayan bir alet de olamaz. Al makasi kes kagidi amk.

Tuesday, July 5, 2011

Yazik

Hakikaten yazik ne diyim ki. Koskoca Fenerbahce'yi ne hallere getirdiler. Mahkeme kararini bekleyelim, yargi falan filan hic farketmez. Su geldigimiz duruma bak, koskoca Fenerbahce'nin baskani gozaltinda, futbolculari karakollarda surunuyor. Gerekirse kume de duselim, sampiyonlugumuzu da kaybedelim eger su zihniyetten kurtulacaksak.

Playlist of the Week

The Bees- I love You
Genry Gene- Trading Breaths
Wave Machines- Punk Spirit
Death Cab- Stay Young, Go Dancing
Greg Laswell- Days Go On

Tuesday, June 28, 2011

Twitter

Buraya bir tek kafam cok atarsa, uzun birsey yazmak istersem falan post ederim, simdilik daha cok Twitter'a gecmek istiyorum. Hadi bakalim.

Yok lan vazgectim, bir saat twitter'da kaldim, cok canimi sikti. Deaktive ettim aninda. Oyle her an ne yaptigini yazmak, sikilinca sarki sozu, filmlerden quote falan yazmak bana gore degilmis. Sacma geldi, ben aklima estikce buraya yazmaya devam ederim ya daha bana gore.

Twitter

Blogger kafayi yedi, zaten yasakliyorlar her yerde. Bende cok yazamiyorum, useniyorum. Direk Twitter'a gecip oradan yazicam herseyi.

Ilhan Mansiz

Mutullah'in postundan sonra ne yazsam olmaz ki simdi? Ne yazsam o bohem, o idiosyncratic tonun altinda yavan kalacak. Adam Yilmaz Ozdil-Milan Kundera karisimi bir masterpiece yaratmis son postunda. Ama bana oyle bir ilham, oyle bir heyecan verdi ki son bir kez daha geri donuyorum. Ilhan Mansiz gibi olduk ya.

Ilhan Mansiz demisken, simdi Emenike'nin yerine Karabukspor'a alsak o eski iyi, kuvvetli haliyle, ne is yapardi? Senegal'e iyi yapistirmisti. Senol Gunes de babacan, efendi adam, degerini bilemedik edebiyati falan filan...

Galatasaray, niye Forlan, Drogba, Reyes pesinde kosuyor anlamiyorum. Alirsin almasina da yani Turkiye Ligi ve Turkiye Kupasi'nda oynamak icin o yastaki adama o parayi vermenin ne anlami var? Hala anlayamadilar oyle bir bok olamadigini bizimkiler? Besiktas'ta Quaresma, Simao, Guti falan var, ne oluyor, hic biri oynuyor mu Avrupa olmadiktan sonra. Bu sezon gonder Sarp'i Ayhan'i Servet'i al genc yerli yabancilari. Ilk 3'e gir, Avrupa'ya git, ondan sonra al istedigin yildizi. Besiktas hala 13 yabanciyla antrenman yapiyor, Fink'i Tabata'yi gondermey calisiyor. Sadece komik ve aptalca. Bizimkilerden o yuzden bir bok olmaz yine.

Monday, June 27, 2011

Onda bunda sundadir

O kadar uzun suredir yazmiyorum ki blogun varligini unuttum sayilir. Ama bu aralar bilgisayar basinda cok zaman geciriyorum ve aklimda biriken herseyi internet coplugune dokmek icimi rahatlatir diye dusunuyorum. Zaten su an sikintidan yapicak birsey bulamiyordum, iyi oldu. Valla her gun evde otur ise basvur, staj icin calis falan filan, nasil baydim evde anlatamam. Ben ve dusuncelerim boyle oturuyoruz su an. Sabah 6’dan beri ayaktayim ve sanki su an saat aksam 8 gibi hissediyorum. Neyse…

Tavsiye ederim: Women’s World Cup. Megerse Japonya bayan futbolunun Barcelona’siymis. Yuzde 67 topla oynama orani var gercekten. Bir 8 numara var valla ben diyim Xavi sen de Derin Olpak. Frikikten takimini one geciren cok seksi bir gol atti. Yeni Zelanda cok fena bir takim da Japonya Besiktas’I yenebilir. Bir de macin Finlandiyali hakem trio’su fucking smoking hot. Spiker’de gaf ardina gaf altima sicicam (siciCem) gulmekten. “double teamed and dispossessed”, “almost sneaked in the backdoor”, “Sandwiched between two players and knocked up” ‘nuff said.

Harrison Ford’da fena aktor degil aslinda.

Bazi kadinlar kisa sacla o kadar seksi oluyor ki.

Kendimin ikiyuzlu ve vefasiz biri olduguna inanmaya basladim. Oyle hissetigimden degil ama bazen oyle davranislar sergiliyorumki utaniyorum. Boyle davrandigim herkesten ozur diliyorum! Gercekten sizler icin herseyi yaparim ve her kimseniz sizi seviyorum. (Direkt olarak kimse icin yazilmamistir, eger sizi hic boyle hissetirdiysem, kendiniz icin sayin. Size bagli.) Ama bak yalan soylemem (arkadaslarima) o yanimi severim.

“Don’t let anybody tell you who you are” az once bir filmde. Tam noktaya isabet yani. Bir de “unhappy people do reckless things” var, buna da bayildim.

Yalan soyleyen, aldatan kadinlardan igreniyorum. Kimsenin baskalarina bir musvedde kagit gibi davranmaya hakki yok.

Isyanim yaradana.

Bu arada yarin ilk 11 baslamasi beklenen Meksika kalecisi 16 yasindaymis. Vay be. Helal olsun ne diyeyim.

Galatasaraylilarin Drogba ve Forlan’in geliceklerine inanmalarina guluyorum sadece. Cok uzucu. Forza Stancu bu sene.

Beni her zaman mutlu kilan ve mutlu kilacak guvendigim tek sey insanlarin iyilik potansiyeli. Bence her insan degisebilir. Inanin yeter.

Kafam bir milyonken Koc’ta izledigimiz “Pay it Forward” filminin temasini bir dine (aslinda pek organize din mantikli degil, hayat felsefesi diyelim) cevirmeye karar verdim. Buna tum kalbimle inaniyorum. Hic kimse zorlamadan isteyerek birine yardim edin. Bakin yakin gelecekte bu size donecek. Herkes her gun baska bir insan icin bir iyilik yapsa Dunya ne kadar iyi bir yer olur.

Biraz komutan’imsi ilerliyor bu yazi ama artik forgive me. Thank you brah!

Dunya’nin en iyi arkadaslari;

Kafana toprak parcasi atilinca yanina gelmeden once kahkalar atar,

Arayip sormayanlari unutmaz ve biraktigi yerden devam etmeye hazirdir,

Bicaklansa bile hali sahaya gider,

Onunu goremeyen ve heryere kusanla dalga gecer ama koluna girip eve goturur,

Evlerinin kapilarini her zaman sana acar,

Her kimya lab report’unu sana e-mail atar,

Telegozu kirip yakalaninca sinifin karsisinda beraber dururlar,

Kirik kolla bile sizi yalniz birakmazlar,

Sahada kosamasaniz bile sizi takimda tutarlar, sensiz daha iyi olacaklarini bilselerde,

Kiz arkadasina kufur etsen bile seni affederler,

Sabahin 11’inde bile seninle sinemaya gider,

Garip bir barmen’in ilginc ickilerini dener,

Yabanci arkadaslarini Istanbul’da gezdirir,

Hatta benzinciden oyuncak bile alir,

Seni hic bir zaman yalniz birakmaz,

Cok seviyorsun diye oglen cacigini sana verir ama manti makarnani almaz,

Pyramid’de atarinin parasini verir,

Nargileni acar,

Istatistik tutmayi ogretir,

Barmen tuzaklarina dusmeni engeller,

Senin icin en iyi olani senden iyi bilirler.

Unconditional love.

S1mone filmini ilk defa bastan sona izledim. Nedense bana cok hitap etti. Insan ve grup psikolojisini inanilmaz analiz etmis kim yaptiysa. Bazen insanlardan nefret ediyorum. Niye bu kadar salak, yuzeysel, yalanci ve kotu kalpli insan var anlamiyorum. Kesinlikle izleyin bence. Nedense boyle nerede haksizlik ve caresizlik varsa boyle tansiyonum yukseliyor ve birseyler yapasim geliyor. Yerimde duramiyorum.

Amerikalinin ailesiyle yemege gidersin o masanin bir ucuna oturur ve seni anne babasiyla basbasa birakirki kendi rahat etsin. Bu yuzden bazi (!) Amerikalilara katlanamiyorum. Agzina sicar birakir ondan sonra senin arkadas olamam der. Iki hafta sonra sanki hicbirsey olmamis gibi bir de salak bir mesaj atar ‘hava da bugun cok guzel’ gibi bisey. Kimseye beddua etmedigim gibi ona da etmiyorum. Hayatta basarilar dilerim. Ben birsey kaybetmedim ama senin icin aynisini soylemem. Ben ne de olsa basarili olacagim. Bunu biliyorum.

Ee tabii gelecek, is ve basari demisken Dunya’nin en iyi ailesine de tesekkur etmek lazim. Insan hakikaten ne kadar kizsa da bazen kotu sozler soylese de aile gibisi yok. Hersey icin cok tesekkurler. Annesiz babasiz buyuyenlerin ne kadar sanssiz oldugunu insan gec anliyor.

Iran da Turkiye’yi vuracakmis. Pipi ister arkadas. Ya aslinda saka bir yana bu Arab Spring falan derken bize yakin bir yerde savas cikarsa tum arkadas ve kardeslerimi yanima beklerim. He tabi filmlerde yasamiyoruz: oyle “kacmak yok”, “hadi sipere” falan lafta kolay ama gercek olursa valla askere gidecegimi zannetmiyorum. Bunu tabi Amerika’dan soylemek kolay. Turkiye’de olsa giderdim heralde.

Zorunlu askerlikete biraz 14. Yuzyil degil mi sahi, isteyen gitsin kardesim sana ne. Hem isteyen giderse daha iyi ve kaliteli ordumuz olmaz mi?

Orhan Sam’i da 4 senedir istiyordum iyi oldu.

Falling Skies, HBO’nun yeni dizisi bence takip edin.

X-men’in yeni filminde Xavier’I kim oynuysa aksani efsaneee.

Amerika’nin bayan futbol takiminin kalecisi inanilmaz guzel!!! (Su an roportaji var, o kadar da guzel degil ama gozleri kalbimi deldi gecti.)

Calistigim organizasyonda bir stajyer ver adi ‘Bokum’. Telefonda konusurken ‘Turk musun?’ diye sordu, ondan sonra ‘Bana sen Bo de’ dedi. Sharted myself straight up.

Az once ESPN’de ‘say no to racism’ reklaminda Hakan Sukur vardi. Ne alaka cozemedim. Bence ‘serkan is my girl’ sarkisi Turklerin Avrupa’da neden nefret edildigini anlatan guzel bir video.

Dunya’nin en cirkin insani ol, Ingiliz, Guney Afrika veya Yeni Zelenda aksanin olsun gonlumde 10 puan yukselirsin.

Gecenlerde gonullu olarak orta okul macina hakemlik yaptim. Galiba turnuva tarihinde ilk geri pas calan hakem olarak tarihe gectim. Yalniz cozemedigim olay su: orta okul yasinda cocuklar neden geri pas kuralini bilmiyorlar. Herkese ogretmek zorunda kaldim. Interesante.

Cok uzadi ama icimi dokmus oldum neyse burada keselim cunku Meksika-Ingiltere maci baslamak uzere. Kaleciyi izleyin!

Gamze de kizlara cok yakisiyor.

Never stop believing…