Hep diyorlar ya bloglar gazeteciligi oldurdu, twitter da blogculugu oldurdu diye, simdi twitter'a falan gecince daha iyi anliyor insan. Hadi bakalim twitter'in sonunu kim getirecek onu merak ediyorum.
Cok enteresandir, yillardir dinledigim muzikler degisti, zevkim gelisti, genisledi ancak bu gece kendimi saatlerce Cilekes-Y.O.K albumu dinlerken buldum. Aciklanmasi zor bir mevzu ama bir Yetmiyor, Kendimden Geriye'den vazgecmek falan da zor galiba.
Hani lisede Mutullah'in Ogrenci Birligi Baskanligi adayligi vardi, kasmistik, propaganda yapmistik falan simdi aynisini benim universitede iki arkadas icin yapiyoruz. Secim kampanyasini yonetiyorum da universite olunca isler daha tasakli oluyor, daha kasiyor tabi, oyle Joga Manita uzerinden reklam yapmaya falan benzemiyor.
Hani bu arada Nba'de bir Jeremy Lin efsanesi var. Gercek hikaye, saka yapmiyorum, dun gece herifin kuzeniyle tanistim. Boyle disarida bir arkadasla Jeremy Lin muhabbeti yapiyorduk, karinin biri duydu, onun kuzeni burada diye cocugu getirdi, bildigin Lin'in aynisi. Muhabbet ettik cocukla telefonundan Jeremy'nin numarasini falan verdi, iki haftaya family reunionlari varmis, butun Taiwan'lilar toplanicaklarmis, biz de dedik bir selam cak kendisine Fantasy Basketball'daki puanlar icin tesekkur et. Tabi arayamadik Lin'i Lakers'a 38 sayi attiktan sonra mesguldur New York kizlariyla diye. Ama kuzeninden aldigimiz bilgiye gore, hayati boyunca hic sevgilisi olmamis ve cok dindar olmasi sebebiyle de boyle devam etme ihtimali yuksekmis.
Bakin boyle insider bilgiyi de kimse vermez size.
Gecen iki seneki gibi, yine Oscar adayi kisa filmleri izlemeye gittim sinemaya bugun. Tuba Atlantic diye Norvec yapimi bir film, ve Raju diye Alman-Hint yapimi iki kisa film vardi, firsat bulursaniz mutlaka izleyin derim.
No comments:
Post a Comment